Anime Türkiye’de Nasıl Popüler Oldu?

Anime Türkiye’de Nasıl Popüler Oldu?

Bugün artık milyonlarca insanın izlediği türlerden biri olan animenin Türkiye’de popüler bir kültür hâline gelmesinin ilginç bir yolculuğu var. 

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’da gelişmeye başlayan bir tür olan anime Türkiye’ye ilk defa 80’li yıllarda geldi. İsviçreli yazar Johanna Spyri’nin romanından uyarlanan Heidi uyarlaması (-ki jeneriği Hayao Miyazaki tarafından yapılmıştır) ve 1976 yapımı 115 bölümden oluşan Şeker Kız Candy geçmiş kuşakların da bildiği ilk tanışma örnekleridir. 

90’lı yıllarda ise Türkiye televizyonlarında çok kanallı olmanın bir getirisi olarak çok fazla sayıda anime yayınlanmıştır. Belki o yıllarda biz bunların anime olduklarını bile bilmiyorduk ama bugün bile 90’lı yıllardaki kadar anime yayınlayan televizyon kanalları artık yok. Türkiye’nin ilk özel kanallarından biri olan Kanal 6’da 90’lı yılların başlarında; Japonya’da ve dünyada inanılmaz geniş bir hayran kitlesine sahip olan, 40 bölümden oluşan 1979 yapımı olan Rose of Versailles adlı anime Lady Oscar adıyla yayınlanmıştı. Kanal 6’da yayınlanan diğer animelerden; Kaiketsu Zorro adlı Zorro’nun anime uyarlaması ve Ganbare Genki adlı animeleri de sayabiliriz. Türkiye’deki televizyonlarda yayınlandığından emin olduğumuz ama kanal isimlerinden emin olmadığımız bazı ilginç yapımlar da var elbette. Örneğin; mecha türünün kültleri arasında yer alan Macross bir dönem yayınlanmış. Yine uzay atmosferinde geçen Saber Rider and the Star Sheriffs 1993 yılında Kanal D’de yayınlanmıştı. 

90’ların ikinci yarısında televizyonlarda yayınlanan anime sayısında ciddi bir artış gerçekleşti. Akira Toriyama’nın çok popüler iki animesi olan Dragon Ball ve Dr. Slump çeşitli kanallarda karşımıza çıktı. Vagabond adlı mangasıyla hayranlık duyduğum Takehiko Inoue’nin basketbol temalı Slam Dunk animesi Show Tv’de ve eş zamanlı olarak başka bir kanalda da futbol temalı Captain Tsubasa (Küçük Golcü adıyla) yayınlanmıştı. Özellikle de kız çocukların hayranı olduğu Sailor Moon ve Hime-chan no Ribbon’u söylemesek olmaz. Çok popülerlik yakalayamamış ama o yıllarda çocuk olmuş pek çok kişinin ucundan kıyısından hatırlayabileceği ilginç yapımlar da var. Mesela; Dash Kappei, Card Captor Sakura, Youre Under Arrest gibi animeler. Pokemon, Digimon ve Yu-Gi-Oh! gibi yapımların dünya ile eş zamanda yayınlanmış olması da yine 90’lı yıllar açısından önemliydi. Aslında bu paragrafta sayamadığımdan daha fazlasını içeriyor 90’lı yıllar. Özellikle 2000’li yılların ilk zamanlarındaki anime forumlarında bu listeye katkı koyan arkadaşlarımız olmuştu ama şu an sanırım kesinlikle doğru diyebileceğim bir listeye rastlamadım. 

Peki 2000’li yıllar nasıl geçti diyecek olursak bunun en basit cevabı; internet olur. İnternetin yaygınlaşmaya başlamasıyla anime bir alt kültür sevgisine dönüşmeye başlamıştı. Televizyonların yayınladıklarıyla sınırlı kalmak istemeyen, fazlasına ilgi duyanlar soluğu internette aramaya başladı ve anime severlerin buluştuğu tartışma forumları ortaya çıkmaya başladı. Sinemafanatik gibi eski web sitelerinin forumlarıyla olsun, Türkiye’nin ilk ve en büyük anime veritabanı olan anime.gen.tr forumları olsun başlıca buluşma mekanlarıydı. 2015’ten, 2010’lara kadar forumların zirvede olduğu yıllardı diyebiliriz. Anime Madness, Soul of Anime, Animanga gibi popüler forumların yanı sıra manga çevirileri yapan Flame Riders forumları bunlara örnek gösterilebilir. Animelerin yayılma şekli de belli bir döneme kadar takas sistemiyle çalışmıştır. İnternetten indirilmiş animeler cd ve dvdlere yazılır, eldeki animelerin listeleri hazırlanır ve karşılıklı isteğe göre disklere kopyalanır ve karşılıklı olarak kargolanırdı. Stream üzerinden izlemek bugünkü kadar yaygın ve hızlı olmadığından dolayı daha fazla içeriğe ulaşmanın tek yolu buydu. Belli başlı ulaşım kaynakları da elbette illegal yollar olan torrent benzeri paylaşım uygulamalarıydı. Sohbet amaçlı kullanılan IRC üzerinden bile anime paylaşımı yapılabilen bir dönemden söz ediyoruz. Bu alt kültür arasındaki dayanışma elbette bu kadar sınırlı değildi. Manga çevirisi yapan ekiplerden söz etmişken Türkiye’nin ilk fansub (gönüllü hayran altyazısı) grubu olan TRS-F’den de söz etmek gerekir. Turkish Stars Fansub adıyla çıkan bir grup arkadaş “Basilisk: Kouga Ninpou Cho” adlı animeyi yayınlandığı sürede eş zamanlı olarak Türkiye altyazılı olarak bu alt kültürle buluşturmuştu. Bu dönemde Miyazaki’nin, Sen to Chihiro no Kamikakushi (Ruhların Kaçışı) filmi ilk defa Oscar ödülü kazanan bir anime olmasıyla Türkiye’de sinemalarda gösterime girmiş, diğer Miyazaki yapımları başta olmak üzere bazı animeler DVD olarak piyasalara çıkmıştı. 2000’li yıllar internetin yaygınlaşmasıyla birlikte illegal de olsa animenin bir alt kültür yapısı oluşturmasıyla geçmişti. Üniversitelerde öğrenci kulüpleri kurulmaya başlamış, toplu seyir etkinlikleri yapılmıştı. Remzi Kitabevi’nde Tsubasa Chronicles Reservoir, Xxxholic, Nodame Cantabile gibi mangaların İngilizce versiyonlarının eş zamanlı satılması da bizim için önemli hazinelerden biriydi.


2010’lu yıllarda ise artık belirli bir alt kültürden çıkıp daha geniş bir kitleye hitap etmeye başladı. 2010 Türkiye’de Japon Yılı olması nedeniyle ilk defa bir anime tasarımcısı olan Hajime Kamegaki’nin, büyük kentlerde konferans vermiş olması önemli olaylardan biridir. FRP veya Cosplay temalı conventionlar da yine bu dönemde anime severleri Türkiye’de bir araya getiren organizasyonlar olmuştur. Death Note, Fullmetal Alchemist gibi mangaların Japonca aslından Türkçe’ye çevrilmesi de bu dönemde olmuştur. Bu dönemde artık daha kolay ulaşılabilen animelerin televizyonlarda yayınlanıp yayınlanmaması artık kimsenin umrunda değildi. Kaldı ki artık televizyonlarda sıradan çizgi filmler bile bulmak pek kolay değil, yalnızca çocuk temalı televizyon kanallarında bazı basit örneklerine rastlayabiliyoruz. İnternetin çocuklar arasında da kullanımı yaygın olduğundan stream üzerinden izlenen sitelerden bu yapımlar izlenebiliyor. (Burada bir parantez açmak gerekir ki, fansub ve stream sitelerin pek çoğu yine illegal yöntemlerdir. Bugün bu biraz dijital platformlar aracılığı ile legal olmuştur.) 

Mutlaka atladığım önemli detaylar olmuştur ama 2000’li yılların başından beri ciddiyetle ilgilendiğim, pek çok etkinliğe katıldığım ve anime tutkumdan dolayı bizzat bazı etkinlik girişimlerinde bulunduğum animeler konusunda bu ülkeye dair gözlemlerimi bu yazıda biraz toparlamak istedim. Bugün sokakta Shingeki no Kyojin ile ilgili konuşan ya da üstüne tişörtünü giyen birini görmek bana pek şaşırtıcı gelmiyor. Yine başka ülkelerle kıyaslanamaz ama anlattığım dönemlere göre daha hızlı internete ve imkânlara sahibiz. Altın madenini ilk keşfettiğimiz yıllarda bunları görmek ise epey şaşırtıcı deneyimlerdi desem yalan olmaz. En yakın arkadaşlarımdan biriyle (17 yıl) anime forumlarında tanışmış biri olarak söylüyorum bunu. 

Yazan: Ata Egemen Çakıl

https://twitter.com/ataegemenc

Etiketler: Bilimkurgu