Bir yazarın yanıtlaması gereken öncelikli soru “ne anlatmak
istediği”dir. Bu soruya verdiği yanıt onun söylemek istediği sözün altını
doldurması, metnin poetikasını oluşturması için sadece bir ilk adımdır. Ne
anlatmak istiyorum, bunu neden anlatmak istiyorum, ne şekilde anlatmak
istiyorum gibi pek çok sorunun yanıtını arayan yazar hem metnin poetikasını
oluşturur hem de kendi edebi anlayışını tekrar ve tekrar tartışmaya açar.
Yazarın ördüğü hikaye ve yapı bu poetikaya yaslanır. Yazar metnin poetikasını
inşa ederken kendi edebi anlayışı ile metnin ihtiyaçlarını karşılıklı bir
ilişki içinde yeniden düşünür.
Bu atölyede yazarın düşünme faaliyeti esnasında beslendiği
kaynaklar ve düşünme yöntemi üzerinde durulacak. Katılımcıların öykü/roman
yazma sürecinde metnin poetikasını oluştururken tutarlı ve derinlikli bir bakış
açısı geliştirmelerinin yolları aranacak.
Konu, örnek metinler ve yazarların çalışma yöntemleri
üzerinden işlenecek. Katılımcılar çeşitli alıştırmalarla metnin poetikasını
oluşturma pratiği kazanacak.
Yazar ne anlatmak istediğini bulduktan sonra konusunun
ardında ne tür bir mesele olduğunu araştırır. Konusuna nasıl yaklaşacağını
belirleyebilmesi için fikrini, söylemek istediği sözü, tartışmak istediği
meseleyi, sordurmak istediği soruları düşünmesi gerekir. Metnin meselesinin ne
olacağını bilmek, ihtiyacı olan yapıyı ve olay örgüsünü kurmaya yarar. Yazarın
meselesini keşfetmesi, nasıl bir yapı ve olay örgüsü kuracağını bulmasına
yardımcı olur. Bu üç öğe birbiriyle uyumlu olmalıdır.
Bu atölyede yazarın öykü/roman konusunun ardındaki meseleyi
nasıl bulup ne şekilde derinleştirebileceği, doğru bakış açısı oluşturmanın
yolu ve meseleye uygun yapıyı ve olay örgüsünü kurmanın yöntemleri üzerinde
durulacak.
Konu öykücü ve romancıların metinleri incelenerek işlenecek.
Ayrıca katılımcıların kendi çalışacakları metinlerde mesele-yapı-olay örgüsü
arasında uyumu nasıl oluşturabileceklerine dair yönlendirme yapılacak.
Kurmaca bir metinde en önemli sorulardan biri hikâyenin
hangi bakış açısından anlatılacağıdır. Bu da anlatıcının seçimi demektir.
Anlatıcıyı seçmek bir elek işlevi görür. Yazar hikâyeyi kimin anlatacağına
karar verdiğinde aslında metne nelerin girip nelerin giremeyeceğini de
belirlemiş olur. Dolayısıyla anlatıcının kim olacağının seçimi, yazarın neyi
nasıl anlatmak istediğiyle de doğrudan ilişkilidir. Anlatıcının doğru seçilmesi
için metnin ihtiyaçlarının bilinmesi, mesele üzerinde derinlemesine çalışılması,
bakış açısının belirlenmesi önemlidir. Ama aynı zamanda anlatıcı türlerine de
hakim olmak gerekir. Anlatıcı türlerinin ne şekilde kullanılabileceğini,
sınırlarını, teknik özelliklerini bilmek, metnin poetikasıyla da doğrudan
ilişkili bir konudur.
Bu atölyede yazarın anlatıcısını seçerken neleri gözetmesi
gerektiği, metnin ihtiyaçlarının anlatıcı seçimini nasıl etkilediği, aynı
zamanda metnin poetikası ile anlatıcı türü arasındaki ilişkinin ne olduğu
üzerinde durulacak. Tek tek tüm anlatıcı türleri ve bakış açıları teknik olarak
açıklanacak.
Örnek metinler üzerinden anlatıcı türlerinin gösterileceği
atölyede, katılımcıların kendi metinlerinde kullanabilecekleri anlatıcının
seçimi ve sonuçları üzerinde durulacak.
Kurmaca yazarı metnin içinde yeni bir gerçeklik yaratır.
Gerçek yaşamın dışında, bazen onu taklit eden, bazen ondan uzakta, kendine ait
bir gerçekliği vardır kurmacanın. Bu gerçekliği yaratabilmenin yolu anlatım
tekniklerini yaratıcı bir biçimde kullanabilmekten geçer. Yazar metin
aracılığıyla bir oyun oynar ve okuru da bu oyuna davet eder. Yazar ile okurun
birlikte oynayabilmesi için, oyun mekanı olan metnin içinde oyunun gerçekliğini
bozmayacak şekilde bir anlatı inşa edilmelidir. Sözgelimi oyuna katılan okurun
hayalinde bazı görüntülerin oluşabilmesi gerekir. Okurun yazarın yarattığı
dünyaya girebilmesi bu dünyanın kendi içinde tutarlı ve inandırıcı
olabilmesiyle, dolayısıyla anlatım tekniklerini doğru kullanabilmesiyle
mümkündür.
Bu atölyede yazarın kullandığı anlatım teknikleri üzerinde
durulacak ve bu tekniklerin olmazsa olmazları, nasıl uygulanması gerektiği
aktarılacaktır. Anlatmak ile göstermek arasındaki farklar, inandırıcı bir
diyalogun nasıl olabileceği, metinde zaman ve mekan kullanımı, betimleme yapma
biçimleri, geriye dönüşler ya da zamanda sıçramaların nasıl
gerçekleştirilebileceği gibi pek çok teknik konu işlenecektir.
Bilinçakışı yöntemi parmak izi gibidir. Virginia Woolf ile
James Joyce bile birbirinden apayrı şekilde kullanır bu tekniği. Hem Türkiye’de
hem dünyada edebiyata farklı dönemlerde farklı yansımaları olduğu bilinir.
Fakat bu bilinçakışı tekniğinin kendine ait kimi gerekleri olmadığı anlamına
gelmez. Bilinçakışının ortaya çıkışının ardındaki edebi politikayı kavramak
bile başlı başına bu tekniğin amacı ile uygulaması arasındaki ilişkiyi görmek
açısından önemlidir.
Bu atölyede bilinçakışı tekniğinin felsefesi, tarihi ve
bugüne kadarki uygulamaları üzerinden gelişimi ele alınacaktır. Aynı zamanda
farklı örnekler incelenerek bilinçakışının ne olup ne olmadığı üzerinde durulacaktır.
Bilinçakışı tekniğinin uygulamalı biçimde kavranmasının
amaçlandığı atölyede, katılımcılarla birlikte bu yöntemi metinlerinde
kullanabilmelerinin yolları araştırılacaktır.
IRMAK ZİLELİ, 1978 yılında İstanbul’da doğdu. Sosyal Antropoloji öğrenimi gördü. Yayın dünyasına çeşitli dergilerde, gazete kitap eklerinde yayımlanan değerlendirme ve eleştiri yazılarıyla adım attı.
Zileli’nin basılmış eserleri arasında Eşik (2011), Gözlerini Kaçırma (2014), Gölgesinde (2017), Son Bakış (2019), Bende Ölen Sensin (2022) ile genç okurlar için kaleme aldığı Bozuk Saat (2019), Arkadaşım İçin (2022) romanları bulunmaktadır. Diğer kitapları arasında Bayram Çocukları (2004) isimli bir araştırma, Halit Refiğ ile söyleşilerinden oluşan Doğruyu Aradım Güzeli Sevdim (2009) ve Ahmet Mümtaz Taylan’la hazırladığı bir nehir söyleşi kitabı olan Ara Toplam (2021) bulunuyor.
Zileli’nin Eşik romanı 2012 Yunus Nadi Roman Ödülü’ne, Son Bakış isimli romanı ise 2020 Duygu Asena Roman Ödülü’ne değer görüldü.
Popup'ı Kapat
Popup'ı Kapat
Bu atölyeyi satın alabilmek için üye girişi yapmalısınız.